Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Guerrillero Heroico

Guerrillero Heroico Büyük bir ihtimalle dünyanın en çok bilinen karesi olan bu fotoğraf 5 Mayıs 1960'da Küba'nın başkenti Havana'da bir cenaze töreni sırasında Alberto Korda tarafından çekildi. Korda'nın o günkü amacı daha çok Castro'nun fotoğraflarını çekmekti ve alttaki kontak baskıda da görüleceği üzere Che Guevara'nın sadece iki adet fotoğrafını çekmişti. Korda daha sonra bu fotoğrafı pek de önemsemez ve arşivine kaldırır. Fotoğraf burada yaklaşık 7 sene boyunca durur. Ta ki Che Guevara'nın Bolivya'da öldürülmesine kadar. Che'nin ölümünün ardından İtalyan yayıncı Feltrinelli, Korda'nın asistanına ellerinde güzel bir Che portresi olup olmadığını sorar. Asistan da arşivden bu fotoğrafı bulur. Feltrinelli de kadraja soldan giren adamı, ve sağdan giren ağacı silerek fotoğrafı basar. Fotoğraf bir yıl sonra 68 öğrenci olaylarında devrimin simgesi haline gelmiştir bile.

Kıymeti Bilinmeyen Zaytung Haberleri 2

Çöpçatan Sitelerinin Arkasındaki Gizli Güç: GSM Operatörleri Özellikle yeni sevgili bulan genç erkeklerin ilk iş olarak sevgilililerinin kullandığı hatta geçmelerinden yararlanmak isteyen GSM operatörlerinin, çöpçatan sitelerine sponsor olduğu ve büyük destek verdiği ortaya çıktı. Türkiye'nin önde gelen GSM operatörlerinden olan bir şirketin, bir araştırma kuruluşuna yaptırdığı araştırma sonucunda, numara taşımalarının %76.4'ünün cep telefonu kullanıcılarının yeni sevgililerinin hattına geçmesi sonucu olduğunun ortaya çıkması üzerine; bu GSM operatörünün 2 yıl kadar önce yaklaşık 230 kadar çöpçatan sitesine sponsorluk desteği vermeye başladığı anlaşıldı. Kısa bir süre içinde duruma uyanan diğer GSM operatörleri de aynı desteği vermeye başlamasıyla son yıllarda çöpçatan sitelerine verilen destek hızla büyüdü. "Duygusala Bağlamayın..." Konuyla ilgili açıklamada bulunan Türkiye GSM Operatörleri Odası Başkanı Mehmet Üçgeğ "Başlangıçta her şey çok güzeldi. Çöpçatan si

Lubitel 2

Bana modellik yaptıkları için Müge'ye ve Begüm'e teşekkür ediyorum :)

Nadal - Djokovic

Yarın Wimbledon 2011 finalinde karşılaşacak iki tenisçinin bu sezon oynadıkları 4 final maçının özet görüntüleri. Indian Wells 2011 Miami 2011 Madrid 2011 Roma 2011

8 Mart Dünya Kadınlar Gününde Çektiklerim

Ufak camdan giren ve çok da güçlü olmayan güneş ışığı odayı aydınlatıyordu. Sarındığı battaniyenin içinden çok da fazla çıkmamaya gayret ederek, önündeki sehpanın üzerinde duran saatine uzandı. Dokuza geldiğini görünce, saatini koluna takıp battaniyeyi de omzuna alarak yattığı kanepeden doğruldu. Bir süre soğuktan biraz titreyerek sehpanın üzerinde geceden kalma yemek artıklarına, gazete kağıtlarına, duvarda asılı duran çirkin tablolara, televizyon sehpasının altındaki dergilere uyku mahmurluğuyla baktı. Sonunda battaniyeyi üzerinden atıp ayağa kalktı, tuvalete gidip işedi. Koridorda diğer iki odanın kapılarına baktı ama ikisi de kapalıydı. Uyandığı odaya geri döndü. Yerde çok büyük olmayan bir bavul vardı. Bavulun fermuarını açıp, içinden bir gömlek çıkardı. Sonra kapının arkasındaki çivide asılı duran pantolonunu aldı. Onları üzerine geçirdikten sonra mutfağa gidip bir bardak su içti. Evin girişindeki askıda duran paltosunu alıp evden çıktı.
Önüme bakarak, hiç konuşmadan yürüyorum. Aslında bir şeyler söylemek istiyorum ama söylediklerimi çoğu zaman anlamsız buluyor ya da tamamen alakasız cevaplar veriyor. O yüzden susmayı tercih ediyorum. Gündelik hayatla ilgili bir şeyler anlatıyor. Ara sıra kafamı kaldırıp ona doğru bakıyorum, hafifçe gülümsüyorum. Hava bir hayli soğuk. Elimi paltomun ceplerine sokuyorum, belki koluma girer diye. Akşam üzeri, hava henüz kararmamış. Dar bir sokaktan geçiyoruz. (fotoğraf: http://www.flickr.com/photos/lipsvago/441777466 )

Çocukluğumdan

Çocukluğumda babam, maaşını aldığı gün bizi bir restoranda yemeğe götürürdü. Sadece ayın bir günü dışarıda yemek yerdik. Hepimiz çok özel bir davete gidiyormuş gibi şık giyinirdik o gün. Çocukluğumu geçirdiği yerler genellikle küçük şirin ilçeler olduğu için öyle çok lüks restoranlar yoktu. Biraz kalbürüstü kebap salonları vardı. Keşan'da olduğumuz yıllarda genellikle Lalezar adındaki restorana gittiğimizi hatırlıyorum. Yemekten önce tereyağı ve kabarık sıcacık bir pide gelirdi ikram olarak. Annem hemen küçük parça pidelerin üzerine tereyağı sürüp bize verirdi. Tereyağının sıcak pide üzeride erimesini izlemeye bayılırdım. Ablam ve ben de dışarıda yemek yemeyi çok severdik ama bu olayı en çok annem severdi sanırım, ayın diğer günleri evde yemek yapmak zorunda olduğu için. Tabi babamın nöbetçi olduğu günleri saymazsak. Babam bir asker olduğu için her ay 5-6 gün gece nöbete kalıp eve gelmezdi. O günler annem de yemek yapmaz, akşam yemeğini kahvaltılıklarla geçiştirirdi. Buna biz de (a

buraya yazamıyorum

yaklaşık 128. defa olduğu gibi blog açıp, bir kaç yazıdan sonra hiçbir şey yazmamaya başladım. en son buraya 30 kasımda bir şeyler yazmışım, blog yazamıyorum allah kahretsin.